Köpeği olanlar ya da köpek besleyenler bilir köpeklerde doyma hissi yoktur. Benim köpeğim Köpük küçük bir köpek olsa da kesinlikle doymaz. Günde ona verdiğimiz belirli bir ölçüde kuru mama var, ama bir gün içinde yedikleri bunla sınırlı kalmıyor. Kahvaltıda yere düşen ekmek kırıntıları olsun, bezelye ayıklarken aşırdığı bezelye kabukları olsun, yere düşmüş iki pirinç tanesi olsun asla kaçırmaz. O kadar ki evde ona “Son Model Rowenta” diyoruz, yere düşen her şeyi silip süpürüyor.
Köpük’ün her şeyi yemesi evimizde komik bir olaya sebep olmuştu. 2 yıl önce sanırım bu olay; bir sabah uyanıyoruz, salona gidiyoruz ve görüyoruz ki koltukta hafif çikolata lekeleri var. Çikolata yerken eline bulaşır, bir yere dokununca iz kalır ya o tarz lekeler. Hayırdır aa maa derken bir gece önce gelen misafirlerden birinin yanlışlıkla yapmış olabileceğini düşünüyoruz. Ev halkı bu konuda hemfikir oluyor akşam yemeğinde, lekeler temizlenmiş, salondaki şifonyer benzeri şeyin üzerinde duran paketli çikolataların azaldığı konuşuluyor. Klasik, evde kimenin el sürmediği misafir gelince değerlenen çikolatalar bunlar. Yemekten sonra odama çıkıyorum, koridorda gezen köpükten saçma sapan sesler gelmeye başlıyor. Karnı gurul gurul. O anda parçaları birleştiriyorum, aynı bir polisiye filmi gibi. Köpük gece herkesin derin uykuda bulmasını fırsat bilmiş ve normalde here gece kapalı olan salonun kapısının aralık olmasından faydalanarak içeri girmiş. Koltuğa çıkmış, şifonyer kılıklı masanın üzerinden bir kaç paket çikolata kaçırmış, delil bırakmamak uğruna paketler ile yemiş. Bir de zeki şüpheleri azaltacak bir şekilde bir kaç paketi orada bırakmış. Çikolata ağzına, burnuna, koltuğa bulaşmış; bunu da bir güzel yalamış.
Ertesi gün şüphelerim doğrulandı, sabah gezmemizden sonra çikolataları Köpük’ün yediğinden emindik.
Köpekler böyle işte, doyamıyorlar. Ee, tabii hayvanlarda kalori derdi yok ki…