23 Nisan’da ailemle beraber İtalya’nın başkenti Roma’daydık. İtalya’yı seviyorum; yemek açısından kültürel açıdan yabancılık çekmediğim, keyifli zaman geçirdiğim bir ülke. Roma’yı 4 gün gezdik, kültürel açıdan çok zengin bir şehir, her günümüz dolu dolu geçti. Hava sıcaktı ama çekilmez değildi. Kaldığımız yer bir otel değil “Bed & Breakfast” diye geçen dairelerdi. Kısaca bir odan oluyor, her gün temizleniyor, oda dışında kahvaltı veriyorlar kalan yemekleri dışarıda yiyorsun. Zaten dairemiz normal bir apartmandaydı, kahvaltı bile dışarıda yeniyordu. Otelimiz “Armony Suite Bed & Breakfast Roma” idi, hem odalar çok rahattı hem de çok yardımcı oldular. Roma öyle bir şehir ki, dop dolu, her şeyi bu minik şehire sıkıştırmışlar. Sokaklar daracık, her yerde bir tarihi doku var. Bana kalırsa Roma turla gelinecek bir şehir değil, zaten sokaklar daracık, arabadan çok Smartcar var; Roma yürünerek gezilecek, keşfedilecek bir şehir.
Kaldığımız yer Roma’nın ünlü İspanyol Merdivenleri’ne yakındı. İspanyol Merdivenleri’ne yakın sokaklar mağazalar ile dolu. Roma’da en sevdiğim mağazalar Sophie Charlotte, Subdued, H&M ve Brandy Melville oldu. Daha önce Milano seyahat rehberinde bahsetmiştim İtalya’nın dondurması ünlüdür, bilirsiniz; sorbet ve gelato yiyebileceğiniz güzel bir yer Grom. Bu İtalyan bir dondurma zinciri, özellikle çubuk sorbetleri çikolataya batırılmış olarak tavsiye ederim.
Tarih boyunca bir sürü devletin yaşadığı bir şehir. Adı üstünde, Roma’lıların merkezi, Hıristiyanlığın kalbi, Rönesans gibi dev bir akımın ağır yaşandığı bir bölge… Durum böyle olunca her türlü yapı var bu şehirde. İlk gittiğimiz tarihi yapı Pantheon’du. Adının anlamı “tüm tanrıların tapınağı”, Antik Roma zamanında yapılmış. Dev bir kubbesi var, bu kubbenin o zamanın teknolojisi ile nasıl yapıldığı hala bilinmiyor. Eskiden içinde tanrıların heykelleri, resimleri varmış ancak Hıristiyan akımının şehri sarması üzerine bunlar yok edilmiş, geriye tapınaktan çevrilmiş bir kilise kalmış.
Bir de Roma’nın ünlü simgesi Collesium var. Gerçekten büyüleyici bir yapı. Burada o filmlerde gördüğünüz Gladyatör vs Aslan/Kaplan dövüşleri yapılıyormuş. Collesium’a çok yakın olan Palatino Tepesi var, bu bir park-müze içinde. Bir Antik Roma şehrinin kalıntılarını geziyorsunuz, ben özellikle Milat Öncesi tarih ile ilgilendiğim için çok hoşuma gitmişti.
Katolik Hıristiyanların kutsal kilisesinin olduğu Vatikan var bir de. Bilmeyenleriniz olabilir Vatikan ayrı bir devlet. Burada mimari açıdan bir sanat eseri denebilecek San Pietro Bazilikası var, Vatikan’ın kalbi. Yapımı 120 yıl alan, barok ve rönesans dönemine ait özellikler yaşayan bazilikanın mimarlarından biri de ünlü Michelangelo. Bazilikanın önünde bir sürü sütun ile çevrelenmiş bir meydan var, orada işaretlenmiş olan noktada durunca sütunlar hizaya girecek şekilde tasarlanmış. İçeride her yer sanat eseri, özellikle resim sevenler bayılacaktır.
Bunun dışında yazının kapağı olarak paylaştığım fotoğrafım Castel Sant’Angelo’da yani Kutsal Melek Kalesi’nde çekildi. Ünlü Roma İmparatoru Hadrianus’un inşaat ettirdiği bir kaledir. Kaleyi gezerken yüz yıllar önce burada gezen, yaşayan insanları düşündüm, çoğu tarihi yer aynı düşünceyi aklıma getiriyor aslında, gerçekten harika.
Özellikle akşam yemekleri için tercih edilen mekan Piazza Navona eğlenceli ve keyifli bir atmosfere sahip. Tek önerim meydandaki restoranları tercih etmemeniz olacaktır, fazla turist odaklılar. Yakın zamanda Roma’ya gidecekleri üzmek istemem ama ünlü Aşk Çeşmesi hala tadilatta…
Bence Roma herkesin görülecek yerler listesinde olması gereken bir şehir, Sokak aralarından bile sanat, tarih fışkırıyor.