Dersler yoğun olunca yazmaya pek zaman ayıramıyorum ancak şimdi üstüne yazacağım konunun kaleme alınmaya değer olduğunu düşünüyorum. Konumuz her gün kadın ölüm haberleri gazetelerinin 3. sayfalarını dolduran bir ülkede kadın olmak. Uzaklarda aramayın, orası bizim ülkemiz, Türkiye…
Geçen gün kendimi güzel bir konuşmanın içinde buldum: Neyin haber değeri var, neyin yok? Konuşma içindeki kişilerden biri bazı ölüm haberlerinin zaten karışık ve trajik gündemde çok değerli olmadığını savunuyordu, söylediğine kadına şiddet haberleri de dahildi. Sanırım hepimiz alıştık her gün bir kadının öldürülmesine, bu insanlık dışı durumun “1 ölü” diye ifade edilmesine aşina olduk. Peki bu “normal” mi?
Konuşma esnasında karşımdaki kişi kadına şiddet kurbanı bayanların ölümlerindeki artışın yüzde ile gösterilmesinin daha mantıklı olacağını söylüyordu. Ben sosyal açıdan bakarak söylüyorum, ölen kadınları sayıya çevirmek sadece durumu normale etmek olur. Kadına şiddet normal değildir, ne itmek ne tokat atmak. Türkiye’de her gün en az 1 kadının kocası tarafından öldürülmesi NORMAL DEĞİLDİR.
Küçüklüğümden beri anlayamadım. “Niye erkek üstün ki, pipisi var yani ondan mı?”. Daha güçlü oldukları doğrudur ancak erkek kadınsız olmaz, tıpkı kadının erkeksiz olmayacağı gibi. Bunu hayat tarzı, ilişki açısından söylemiyorum; tamamen anatomi ve çoğalmamız açısından. Erkeklerin kendini üstün görmemesi için kadının kendini alçak görmemesi lazım öncelikle. İşte bu yüzden ben eşitliğe inanıyorum.
“Ben bir feministim” dediğimde duyduklarımı size aktarıyorum: “O ne yav, din falan mı? Sen Allah’a inanmıyor musun aaa!” Yok yok, feminizim bambaşka bir şey. Feminizm kadın erkek eşitliği istemek demek, kadını üstün görmek falan da değil. Kadının daha iyi, daha özel olduğunu savunmuyor; erkeğin elinde olan bir mal olmadığını söylüyor bize.
Kadın ne mi değildir? Kadın erkeğin cinsel ihtiyaçlarını giderdiği bir obje değildir, bir kere kadının cinsellikten zevk almadığı algısı nereden geliyor ki… Kadın susması gereken, çok konuşması yasak olan bir canlı değildir. Her kadın bir bireydir ve kendi hakkını savunma ve kendi kararlarını verme özgürlüğüne sahiptir. Kadın kendini erkeğe saklaması gereken bir gizli kutu, kasa falan değildir. Her kadın istediğini sevme ve istediği kişi ile istediğini yapma özgürlüğüne sahiptir. Bir kadının özeli kimsenin malı mülkü değildir.
Bu konu benim hassas konum, ki bence herkes için öyle olmalı. Zaten ya kadınsın ya kadından geldin, nasıl bu şiddete göz yumarsın? Bir sokak röportajı izledim, konusu “Kadına şiddet uygulayan erkeğe ne denir?”. Bir kere insan denmez, ne denir onu siz anladınız zaten. Çok güzel bir toplum panoraması olmuş. Yorumlar o kadar trajikomik ki… Yok spormuş, yok birazcık makulmuş, yok hak ederse… İyi ve yerli yorumlar da yok değil ancak bunlar kalbini acıtıyor insanın, ülkenin halini bir daha gün yüzüne çıkarıyor.
Bu sorun çözülür mü? Nedir çözüm? Aile içi şiddet ancak sevgi ve eğitim ile ortadan kalkar. Erkeklerin kadına şiddetin normal bir şey olmadığını idrak etmesi gerekiyor. “Erkekliklerine” yediremedikleri şeyleri yumrukla, tekmeyle, silahla çözemeyeceklerini bilmeleri gerekiyor. Ve her kadının bir birey olduğunun, hakları ve bir sesi olduğunun bilincinde olması gerekiyor. Aksi takdirde ne yazık ki son Ayşeler, Gizemler, Fatmalar, Özgecanlar olmayacak…
Gerçekten seni can-ı gönülden tebrik ediyorum yazdığın yazılar o kadar hoşuma gitti ki.Özellikle de böyle bir konuya değinmene çok sevindim :).Ülkemizde böyle düşünen insanların yaşıyor olması umut verici açıkçası.Blog hayatında başarılar diliyorum.
BeğenLiked by 1 kişi
Çok teşekkür ederim
BeğenBeğen
Pelin abla, (bu arada abla diyebilir miyim? Sorun olur mu?)
Öncelikle bu konuya değinmene çok sevindim.
Bu yazıyı okurken aklıma 2008’de Kocaeli’de öldürülen Pippa Bacca geldi. Bir kadına tecavüz edip, sonra da onu boğarak öldüren, ve bunu bir başarıymış gibi anlatan o cani başta olmak üzere, bir kadına en ufak zarar veren herkesi kınıyor ve cezalarını bulmalarını umuyorum.
BeğenBeğen