Mükemmeliyetçi bir insan olarak yanlış yapmak beni çok etkiliyor. Metafor ile anlatırsam buna kısaca “düşmek” diyebilirim. Adımları dikkatli atmaya özen gösteren biri olarak düşmek gerçekten insanın canını acıtıyor.
Yaptığım küçük büyük, geri baktığımda çok büyük bir yanlış görmesem de, her yanlışın üzerinde çok durdum. İnsanın yanlışlarını düşünmesi güzel bir şey tabi ancak ben arkasındaki nedeni aramaktansa saçma bir şekilde kendime kızdım hep: “Bunu nasıl yaparım, ne kadar da salağım!”. Peki neden bu kadar dokunuyor bana düşmek?
Şimdi daha iyi anlıyorum. Düşmek sorun değil. Önemli olan düştüğün yerden kalkmak, dizlerinde tozu toprağı atıp küçük sıyrıklarınla yola devam etmek. Ne yerde oturup yardım istemek ne de bahaneler ile düştüğünü saklamaya çalışmak.
Biliyorum, hayalkırıklığı çok ağır bir duygu. Bazen bir başkasından kaynaklanıyor, bazense kendi kendini hüsrana uğratıyor insan. Yanlış seçimler yapıyoruz. Buradan benim gibi olan herkese söylemek istediğim bir şey var: Düşmekten korkmayın. Zaten korksanız da bir işe yaramaz, adımlarınızı 1000 yıl düşünüp atsanız da düşebilirsiniz her zaman. Dizenizdeki o yara bere izlerinin sizi siz yaptığını unutmayın. Hayat senin hayatın, sevmediyse seni düşüren bu yolu her zaman değiştirebilirsin.
Asla kendine acıma, başını her zaman dik tut. Düşmekten korkma, risk almadan yaşanan bir hayat “keşkeler” ile doludur.
Her zaman ki gibi çok güzel bir yazı olmuş.Yazılarınız bana ilham veriyor.Cok begeniyorum.Biliyorum okul var ama mesela ayda bir gun belirlesek yada iki gun.Bizde ona gore hangi gun yazi yayinlanacagini bilip beklesek daha güzel olmaz mı?
🙂
BeğenBeğen