Sanırım yurtdışında okumak ile ilgili en güzel şey her yerden bir arkadaşın olması. Böyle bir imkanım olduğu için kendimi çok şanslı hissediyorum. Uluslararası bir ortamda bulunmak kesinlikle bakış açınızı geliştiriyor ve önyargılarınızdan kurtulmanızı sağlıyor. Ne gibi mi?
Yurtdışı diyoruz da her yer bir değil tabii. Bence Amerika ve Avrupa bu konuda çok farklı mesela. Amerika, uzak olduğu, Türklerin sayısı çok olmadığı ve eğitim Amerika odaklı olduğu için Amerikalıların çoğu Türkiye konusunda bir fikre sahip değil. Ben Türk’üm dediğinizden alacağınız sorulardan bazıları şunlar olabilir:
- Develere mi biniyorsunuz?
- Nece konuşuyorsunuz?
- Buraya nasıl geldin?
- (Kadınlara) Ülkende kapanıyor musun?
Kısaca Türkiye’yi tanıtmanız gerekebilir. Bu bazen sinir bozucu olsa da bazen avantaj da olabilir çünkü karşınızdakinin önyargıları olmayabilir.
Konu Avrupa’ya gelince bunun biraz farklı olduğunu düşünüyorum. Ne yazık ki bazı kalıplaşmış algılar var. Türklerin kebapçı açan tembel insanlar olduğu, geri kafalı oldukları ve en önemlisi kesinlikle Avrupalı olmadıkları gibi… Bunun yanında bir Avrupalı, en azından üniversite çevresinde tanışacakların, sana bunun gibi zorlayıcı sorular ile geliyor:
- Sence Türkiye AB’ye girmeli mi?
- Erdoğan hakkında ne düşünüyorsun?
- Türk ekonomisin geleceği parlak mı sence?
- Ermeni Soykırımı/ Kıbrıs Harekatı hakkında ne düşünüyorsun?
Bu sorular ile karşılaşmak günlük bir aktivite haline gelince kendimi tarih ve politika konusunda geliştirme gereği duydum desem yanlış olmaz…
Arkadaşlarıma gelince, şu an en yakın çevrem bir sürü milletten oluşuyor: İtalyan, Alman, Yunan, Kıbrıs Rumu, İspanyol, Portekizli, Fransız, Vietnamlı, Bangladeşli hatta Hawaiili Amerikan. Tabii böyle bir çevre olunca kimi sohbetler hiç bitmiyor: Hangi dil daha güzel, Fransızlar gerçekten gıcık mı, Türk yemeği mi Yunan yemeği mi… Bunlardan çok keyif alsam da en güzel kısmı herkesin kültürünü tanıtma fırsatı. Böyle bir çevrede olunca her ülkeyi biraz öğreniyorsun. İspanya’daki Bask ayaklanmalarını, Bangladeşteki tavuk pazarlarını, İtalya’daki Katolik kültürünü… Herkes kendi ülkesini, kültürünü ve geçmişini sergiliyor aslında. Ben de bir Türk olarak elimde lokumumla bunu en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum.
Uluslararası bir ortamın kazandırdığı en büyük şey farkındalık. Mesela Kıbrıs hakkında atıp tutmak çok kolay taa ki karşına bir Rum geçene kadar. Hitler iyi mi kötü o mu şu mu diye okumak kolay olabilir ama bir Alman ile, bir İsrailli ile konuşmadan bunu anlamak kolay değil. Böyle bir çevrede olmak insana durmadan objektifliğini sorgulatıyor.
İnanıyorum ki herkes böyle bir şey yaşama şansını yakalasa dünyadaki çatışmalar azalırdı hatta biterdi. Çünkü Rusya’dan, Ermenistan’dan, İsrail’den nefret edebilirsiniz ama bu milletlerden gelen bir İNSAN ile tanışınca en büyük önyargılar dahi kırılabilir, çünkü bireyler ve ülkeler bir değildir.
Türk’ün Türk’ten başka dostu olmazmış… Peh! Bunu söyleyen de ne kapalı görüşlüymüş. Bazılarınızı “ama tarihte…” diye cümleye başlarken duyar gibiyim. Benim arkadaşım Daphne’nin ne alakası var Kurtuluş Savaşı’nda olanlar ile ya da Othmaine’nin Türk – Arap ilişkileriyle? Hiç bir bireyi tarihte olandan sorumlu tutamam ya!
Ön yargıların üstesinden gelmek oldukça önemli, özellikle siz de bu önyargıların kurbanı olmak istemiyorsanız!
Önyargı cidden en nefret ettiğim şeylerden biri. Şimdi yalan konuşmayayım. Ilk başta bende farklı milletlere karşı önyargılıydım. Özellikle Suriyelilere karşı. Fakat daha sonra farkettim ki;
Onlar da bir insan.
Hepimiz insanız.
Hepimiz eşitiz.
Bu gün onlara olan,
Bir gün bize de olabilir.
Bu yüzden, önyargıdan vazgeçtim.
Çok başarılı bir yazı olmuş.
BeğenLiked by 2 people